Tozkoparan İskender 1071 (Tozkoparan İskender 1. Özel Bölüm) - Doğudan Batıya Giden Aslan!
Doğudan Batıya Giden Aslan!
950 yıl önce bugün, 25 Ağustos'u 26 Ağustos'a bağlayan gece, Türklerin Anadolu'yu yurt edinmesini sağlayacak ilk ok atıldı. o ok SULTAN ALPARSLAN'a aitti!
- Tozkoparan İskender'in Sultan 2. Bayezid'i düşman saldırısından kurtardıktan sonra hissettiği şeyin ne olduğu, ve nereye gitmek istediği büyük bir merak konusuydu. İskender, Salih, Fikri ve çocuklar, hangi zamana kapı açtıklarını fark ettiklerinde Sultan Alparslan Bizans İmparatoru Romen Diyojen ile barış müzakerelerinde bulunuyor, ancak adım adım MALAZGİRT MEYDAN SAVAŞI'na doğru gidileceği yavaş yavaş açığa çıkıyordu!
- o zamana kadar Bizanslıların eline bir tek Türk dahi esir düşmemiş, Türkün korkusuzluğunu ve yiğitliğini görmüş olmaları beklenmekteydi. ufak bir detay hariç. bizanslıların eline geçen tek Türk olan Korkut dede bizans askerlerinden işkence görmekte, duyduğu acıya rağmen Türklerin bu topraklardan onları süpüreceğine olan inançla gülümsemekteydi. Korkut dedenin her gülümsemesi bizanslı keferede daha fazla kızgınlığa yol açıyor, zavallıya daha fazla şiddet uygulama isteği uyandırıyordu. ta ki Tozkoparan ortaya çıkıp garip dedeyi kurtarana kadar!
- Korkut dede Sultan Alparslan ile görüşüp ona bir meramını anlatmak üzere yola çıkmış, fakat düşman tarafından esir alınarak işkenceye uğramış. belli bir noktaya kadar nerede ve hangi zamanda olduklarını bilmeden dolaşan bizimkiler, Fikri'nin arızalı zamangacının da yardımıyla 26 Ağustos 1071'de, yani Malazgirt'in tam da arefesinde olduklarını öğrendikten sonra Dürbünle etraftı tararken Korkut dedenin uğradığı işkenceye şahit oldular.
- gördüklerine ve olanlara daha fazla dayanamayarak bizimkilerin yanından ayrılan tozkoparan, tam bizans askeri dedeye kılıç sallamak üzereyken onu yine kendine has yöntemlerle durdurdu ve adam kaçarken dedeyi serbest bıraktı. Dede hem gördüğü zulümden, hem de yorgunluktan baygın düşmek üzereyken bizimkiler onu yanına aldı ve Alparslan'ın otağına doğru yola çıkıldı.
- Sultanın otağına gelindiğinde kendilerini karşılayan nöbetçiler ilk etapta bizimkilerin kim olduğunu ve neden orada olduklarını sorguladı. kendini tanıtan dede ile birlikte bizimkiler de içeri girip Sultanın akıncı beylerinden biri olan Artuk bey ile bir ön görüşme yapmak için beklemeye koyuldular. ancak burada önemli bir detay vardı, sultanı içeride yok etmek için bir bölük bizans askeri otağa sızmıştı!
- Sultanın gücünü ve kudretini hafife alan diyojen, farklı bir planla bizanslı askerlerini Türk askeri gibi kamufle ederek otağa gönderdi. onlar da yararlı getirdiklerini söyleyerek içeri girdikleri için ilk etapta bizimkileri sorguya çeken nöbetçiler bu kez fazla işkillenmedi. ancak bir bizans subayı burada Sultanın içeceğine zehir karıştıracak, büyük hakan bu kez ciddi ciddi ölümle burun buruna gelecekti!
- otağın aşçıbaşısını etkisiz hale getirdikten sonra içecek dolu bardağa zehir karıştıran kefere oradan uzaklaştı. bu noktada sıra başka bir askere gelmişti. asker sultanın zehirli şerbeti içmesini sağlayacak, bu iş böylece kapanmış olacaktı. ancak ne var ki bu plan da başarısız oldu. zira sultanın büyüttüğü ehli kartal adam yanındayken aniden kıpraştı ve biçare korkudan bardak dolu tepsiyi yere boca etti.
- bu noktada bir başka önemli detay daha var ki, o da adam içeri girdiği esnada Sultan Alparslan ve beyleri Malazgirt'in kilit taktiği olan "hilal hareketi" üzerinde çalışıyor, sultan yoldaşlarına son taktikleri veriyordu. bunu duyan asker başında bulunan komutanlarına durumu anlattı. bir plan bozguna uğramış, yeni bir plan hazırlanmaya başlamıştı.
- daha öncesinde içeri giren ve elinde şerbet tepsisi taşıyan adamın içlerinden biri olmadığı sultanın dikkatini çekti. dışarı çıktığında zehirci askeri gözüne kestiren ve hisleriyle olayın düğümünü çözen İskender tam onu yakalayacakken sultanın ve Artuk beyin hışmına uğrayarak hapsedildi.
- bizimkiler yine kendilerince dert anlatmaya çalışırken onları sorgulamak üzere çadıra giren Artuk bey, karşılaştığı Korkut dededen bizimkileri sordu. Korkut dede onlara can borçlu olduğunu, özellikle de İskender'i tanıdığını anlatınca ortam biraz olsun sakinleşti.
- Tozkoparan'ın hünerleri saymakla biter mi?! tam kamufle Bizanslılardan biri sultana saldırmak üzereyken İskender ortama dalış yaptı ve meşhur uçuşlarından biriyle kefereyi durdurmayı başardı. başardı ancak gafil tam Alparslan'ın adamları tarafından tutulduğu esnada nereden çıktığı belli olmayan bir silahla İskender'in bacağını sakatladı!
- İskender'in maharetlerini gören ve namını duyan Sultan onun kendisini korumak için yaptığı bu hareketi takdirle karşıladı. bu takdir bir de önemli bir görev getirmişti. ekibimiz sultanın hilal hareketine karşılık yuvalanan Bizans casuslarını durdurmakla görevlendirilmişti.
- Fikri hariç tüm ekip casusları bulup ortadan kaldırmak ve sultanın ordusuyla birlikte eda edecekleri cuma namazını güvence altına almak için yola çıktı. tabi burada da şamata ve aksiyon eksik olmadı. ilk aksiyon grubun pisboğazı Arda beyden geldi! Arda açlıktan ve yorgunluktan bayılmak üzereyken yol kenarında bulduğu mantarlardan birini zehirli olduğunu bilmeden yedi. Asya onu uyarmış olsa da artık her şey için çok geçti.
- Asya ve İskender ilk casusu yakalayıp paketledikten sonra Arda mantar zehirlenmesi belirtileri göstermeye başladı. baş dönmesi, mide bulantısı ve halsizlikle yola devam etmeye çalışan zavallı artık iyiden iyiye kötüleşip istifra etmeye başlamıştı, ancak görev de devam etmeliydi.
- Arda'yı güvenli bir noktada sağlama aldıktan sonra yola devam eden Asya ve İskender günün ikinci şamatasına imza attı. Asya yolun bir bölümünde dengesini kaybedip yere düştü. tam düştüğü anda kızın burnunun dibinde dev bir yılan peyda oldu! İskender'in hareket etme sakin ol uyarılarına rağmen sakin kalamayan Asya bir el çabukluğuyla ayağa kalktı ve geri geri koşmaya başladı.
- bu koşunun sonu bilin bakalım nerede bitti?! uçurumda! korkudan İskender'in sesini bile duymaz olan Asya geri geri koşmasını uçurumun kenarında asılı kalarak tamamladı. yine İskender'in çevikliği ve hızı durumu kurtardı, zira İskender hızlıca bir ip bularak Asya'yı çekmeyi başarmıştı.
- zaman ilerliyor, cuma vakti yaklaşıyor. namaza az bir süre kala çocukların ellerinden kaçırdığı ve Alparslan'ın her şeyini bilen kefere kendi otağında İskender tarafından yakalanarak etkisiz hale getirildi. tarihin akışının bozulmadan ilerlemesi için diyojen'in Alparslan'ın elçisine cevap vermeden savaş borularını çaldırması gerekiyordu, nitekim öyle de oldu.
- Alparslan Bizans ordusuna sulh ilan etmek için son bir şans vererek onlara bir elçi gönderdi. Ancak Diyojen dediğim dedik bir tip olduğundan elçisi değil kendisi gelsin diyerek elçiyi karşısından uzaklaştırdı. sonuç olarak Diyojen boruları çaldırdı ve Malazgirt Meydan Savaşını olması gerektiği gibi gerçekleştirmek üzere Alparslan'a haber gitti.
- Cuma günü öğle vakti Alparslan, ardında binlerce yoldaşı, askeri ve bizimkiler hep birlikte kutlu zafere giden yolun kutlu namazını eda ettiler. bu namaz, 26 Ağustos 1071 gününü Türk tarihinin başlangıcı yapan, sonrasında Osmanlı İmparatorluğu ve bugün Türkiye Cumhuriyeti'ne emsal olan bir tarihin ilk ezan sesi, ilk büyük zaferinin habercisi oldu. o gün Alparslan büyük bir cesaret örneği ile muharebeyi tamamlamış, esir aldığı Diyojen'i ise "Türkler aman dileyene kılıç kaldırmaz" diyerek serbest bırakmıştı...
Yorumlar
Yorum Gönder